Bir ses, Bir Kitap

Bazı insanlar başkalarına ilham olmak için yaratılmış gibi değil mi?

Sizi içinde bulunduÄŸunuz girdaptan çekip almak, kalbinizi sesleriyle ya da sözleriyle veyahut yazdıklarıyla  avuçlarının içine alıp ona bir nefes üfleyip rahatlatmak için.

Fazla çalışmanın, erken kalkmanın, sıkıntılı çalışma ortamının, kötü insanlarla vakit geçirme zorunluluğunun, sevdiğini kaybetmenin, unutamamanın,ayrılığın; ayrılmak zorunda kalmanın ve daha pek çok günlük acı rutinimizden bizi alıp götürecek birşeylere ihtiyaç duymuyor muyuz?

İşte bende pek çok girdapta dolanan, kaybolmak üzere bir ruh gibi hissediyorum kendimi.

Biliyorum kendi içimde ihtiyacım olan güç de el de nefes de ama işte bir türlü ikna edemiyorum aklımı, kalbimi

Hep biri gelse beni kurtarsa diye bekledim, beklemekte idim, çok kiÅŸiyi  "o " zannettim; olmadı.

Çok filmi o niyetle izledim, olmadı.

Çok dosttan medet umdum, tutmadı.

Sadece bir ney sesi,

Sadece bir yazarın dizeleri başardı benim ruhumu dinlendirmeye.

Onları paylaşmak da benim boynumun borcu oldu,belki benim gibi hisseden, arayışta olan bir can gelir okur yazdıklarımı, belki Allah bana bir çocuk nasip eder de o büyür ve okur annesinin yazdıklarını ya da ondan kalanları diye yazıyorum.

 Mercan Dede Yansımalar , Bab-ı Esrar

https://www.youtube.com/watch?v=_mGQpUO40hw


Ä°hsan Oktay Anar, Suskunlar




Eflâtun rengi hayaller kuran bir "suskun"un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin "gerçekliği"nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek.
 Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliÄŸin olduÄŸu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. SonsuzluÄŸun derin sessizliÄŸinin "nefesini üfleyen" ve ona "can veren" bir adamın hayallerinin ete kemiÄŸe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... 
BaÄŸdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, Ä°brahim Dede Efendi, Rafael, TaÄŸut, Veysel Bey ve diÄŸerleri... Onlar, sessizliÄŸin evreninden Ä°hsan Oktay Anar'ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuÅŸlardır. Bir meczûp aÅŸkı tattı, bir âşıksa aÅŸkına ÅŸarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diÄŸeri, kaybolduÄŸu dünyada bir sesin peÅŸine düşerek kendini buldu. 
Nevâ, belki de, herkesin âşık olduÄŸu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteÅŸem birliÄŸinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleÅŸmiÅŸ hâliydi. Suskunlar'ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeÄŸi görmek, gördüğünüzü iÅŸitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. 
Sayfalar tükenip bittiÄŸinde, kim bilir, belki de "suskunlar"dan biri olacaksınız…

Kitapla ilgili ayrıntılı bir post da yazacağım, şimdilik sadece tavsiye amaçlı bir paylaşım.

Sevgiler